6 Aralık 2012 Perşembe

Fenerbahçe 0-3 Mönchengladbach




'Vakit buldukça yazıyorum' demek bu olmamalı tabi ama artık daha fazla vakit ayırmak istiyorum blog için, bakalım…

Her ne kadar memlekette o hava 'yaşanmasa ya da yaşatılmasa da' Fenerbahçe UEFA Avrupa Ligi'nde önemli bir başarı göstererek grubunu son maçlar öncesinde lider bitirmeyi garantilemişti. Son maçta Almanya'nın köklü ama eski günlerini mumla arayan Mönchengladbach'ı sahasında  ağırladı. Sezonun bu ağır temposunda her maça neredeyse belli bir 11'le çıkan Sarı-Lacivertliler, fırsat bu fırsat diyerek ağırlıklı olarak yedek ve genç oyunculardan oluşan bir takımla sahaya çıktı.

Mönchengladbach Maçı 11'i                     Kayseri Maçı 11'i

 

Kadrolara baktığımızda insan biraz aldanıyor. Çünkü baktığınızda her mevkiinin bir alternatifi varmış gibi görünüyor. Tabi bu birçok takımla karşılaştırdığınızda bu çok çok iyi bir durum. Yalnız bu maç ile birlikte Fenerbahçe'de hem maç eksiği, hem mental eksiklikleriyle yedek kadronun görev verildiğinde çıkıp oynayamayacak halde olduğunu gördük.

Mert Günok kalesinde 3 gol görmesine rağmen iyi bir kaleci. Fenerbahçe'de kalecilik mevkiinin kutsal ve özel olduğu söylemeye gerek yok. Sırası gelen kadroya girer ve o vakitten sonra alır götürür. Çok çalışma ve sabır o formayı getirir.

Sakatlıktan kurtulan Egemen, hazır sayılır ancak Bekir’in önlenemez yükselişi devam ediyor takımda. Ancak şunun altını çizmek lazım, Bekir’den de bir Ferdinand, Maldini beklemek, hadi vazgeçtim bir Lugano olmasını beklemek olmaz. Oldukça çalışkan, görevini yapmaya çalışan bir futbolcu olduğunu biliyoruz ama o mevkii iyi bir Egemen’i hak ediyor. Kaldı ki Egemen’de o bölgede ‘Bi Alex değil’ J

Şu takımda düşündükçe kafamın bir türlü almadığı adamlardan biri Serdar Kesimal’dır. O bölgede iyi oynama potansiyeli olduğunu zaten biliyoruz. Ancak neden bu kadar formsuz neden bu kadar fizik ve mental olarak hazır değil anlayamıyorum. Takıma ilk geldiği zamanki durumunu hatırlarsak gerçekten hazır bir Serdar Kesimal bence Bekir ve Egemen’i keser, ama sonuç ortada!

Orhan Şam ise bu takımda gerçekten ancak böyle maçlarda Gökhan Gönül’ün yerini alabilir. Sağ kanatta yaptığı kademe hataları –tabi maç eksiği olduğunu da göz önünde bulundurarak- hiç iyiye işaret değil. Sakatlık olmazsa sağ bekte Türkiye ligiyle kısıtlı kalır Fenerbahçe’de.

Özgür Çek bence bu maçta gençlerin en iyisiydi. Sadece ihtiyacı biraz daha cesaret ve sabır. İyi çalışarak o bölge için gelecek zamanda formayı kapabilir. İyi bindirmeler, zamanında müdahaleler ve orta istatistiği ile fena değil.Yani Fenerbahçe'nin iyi bir sol beki yetişiyor. Ama bu takımın bu tip maçlara çok ihtiyacı var. Ancak şartlar ortada. Her maça kazanmak için çıkıyorsunuz. Yoksa manşetler ne hale geliyor görüyoruz. 

Takımda özellikle gözlerin hep üstünde olduğu bir adam var, o da Recep Niyaz. Kumaşının ne kadar kaliteli olduğunu anlatmaya gerek yok. Daha 17 yaşında. Oynama şansı yakaladığı her maçta sahada gösteridiği azimle kendini sevdiriyor. Bu takımda iyi işler yapacak gibi. Ama sabretmek lazım. Bu maçta fizik olarak çok etkisiz kaldı. Tecrübe de çok önemli tabi. Ama daha çok erken. Fenerbahçe gibi bir takımda 17 yaşında Avrupa maçında sahne alıyorsunuz, kolay değil.. 

Krasiç ve Bienvenu… Onları da değerlendirmek gerekir tabi. Krasiç belli ki daha da iyi olacak. En azından şu haliyle istekli olduğunu gösterdi. Şans buldukça form grafiği artar. Yıldız bir oyuncu, takımın ona, onunda takıma ihtiyacı var. 

Yalnız ben Bienvenu’ye bir şey diyemiyorum ne yazık ki… Buradan alalım, PTT 1.Lig’de bir takıma verelim, asla ama asla sırıtmaz. Fazla gelmez, eksik kalmaz. Ama neden Semih yerine 11’de olduğunu düşündüğümüzde, sonuçta bir Avrupa sahnesi, belki oynatıp en azından üçe beşe bakmadan birilerine satmak da olabilir niyet J

Selçuk’a yorum yapamak istemiyorum artık J  Seveni çok, ama bana sorarsanız asla bu takımın oyuncusu değil. İyi adamdır onu bilemem ama bence öyle…  Bu takımda aldığı para ile okullar dikerim, nice çocuk okuturum.

Stoch..  Aykut Kocaman’ında maç sonrasında söylediği gibi, bu yoğun maç temposunda oynadığı vakit göz önünde alınarak daha fazla yorulmaması için kenara geldi. O çıkmasa da Bienvenu çıksa? Semih girerdi belki oyuna. Onlara katılıyorum ama, oyun durup saha kenarındaki tabela kalktığında forma numaranızı gördüğün an çıkacaksın. Tepki bir yere kadar anlaşılır ama şu kurtlar sofrasında bu kadar fazla. Hele bir de takım arkadaşınıza tepki vererek çıkmak olacak iş değil. Genç adam, yontulacak belki ama muhtemelen devre arası ya da sezon sonu gidici gibi gözüküyor zaten.

Mehmet Topal’ı unutmadım… Görev adamı! Formsuzdu ama olur o kadar J Not: Dayımın oğlu değil

Şöyle bir maçta yenmek yenilmek hiç önemli değil.

Kadrolara baktığımızda Mönchengladbach da yedek ağırlıklı bir kadro ile sahadaydı ama disiplinden ödün vermedi. 15. dakikadan itibaren toparlandı, art arda gelen iki golle işi bitirdi. Fenerbahçe de yediği 2 golden sonra toparlandı ancak faydası olmadı tabi ki.

Yedek ve genç oyuncuların forma şansı bulması çok ama çok önemli. Fakat takımı neredeyse 11’e 11 değiştirerek ve hiç birlikte oynamamış bu insanları Avrupa maçında sahaya sürerek, olası mağlubiyetle yüz yüze bırakmak… Bu insanları baskı altına itmiş olmaz mı sanki?  Bu takıma ne Aykut Kocaman tek başına yetebilir ne de Aziz Yıldırım. İyi bir psikolog ekibi desteğiyle moraller üstte tutulmalı, mental olarak takım ayakta olmalı.Bugün en azından bunu gördük!

Önemli olan bu oyuncuları sahada görmekti, erdik muradımıza. Elbette eksikler ve hatalar olacak. Ancak kulübe hala düşündüğümüz gibi kaliteli ve hazır değil. Ara dönemde transfer mutlaka olmalı.

En kısa sürede yeniden yazacağımı umut ederek bırakıyorum şimdilik.. 

20 Temmuz 2012 Cuma

Maradona Barcelona'da...

Yıl 1982... Dünya futbolunun efsane ismi Diego Armando Maradona, Boca Juniors'tan Barcelona'ya transfer oluyor. Taraftar Barcelona Havalimanı'na akın ediyor, adeta ortalığı yıkıyorlar! Maradona sonuçta... Ardından kulüp binasında bir de imza töreni düzenleniyor... 







https://twitter.com/Emre_Albyrk

19 Temmuz 2012 Perşembe

Vira bismillah…




Uzun, sıkıntılı ve altını çizerek belirtmekte fayda var, hala tüm ciddiyetiyle devam eden bir süreç eşliğinde yeni sezonu açtı Fenerbahçe…

İyisiyle kötüsüyle kulüp tarihine kazınan koskoca bir yıl; futboldu, siyasetti, cemaatti, yargıydı, savcıydı derken geride kaldı. Ve dün itibariyle de 2012 / 2013 sezonu başladı Sarı-Lacivertliler için. MTK Budapeşte ile yapılan hazırlık maçıyla başlayan yeni dönem, umarım bu büyük camia için hayırlı olur.
MTK maçı, ilk hazırlık maçı olduğu için takımı detaylı irdelemek yanlış olur. Ancak genel olarak hızlı, önde basan, genç ve yetenekli bir takım olma yolunda ilerliyorlar...  Bireysel hatalar elbette oldu ve olacaktır da… Zaten hazırlık kampları ve maçları da bu yüzden var.  

Camiada Aykut Hoca’ya güven tam ve bu zor günlerin ardından beklenti de yüksek. Ancak taraftarlık duruşunun nasıl olacağını cümle aleme gösteren Fenerbahçeli, sakin ve sabırla yeni transferleri ve başarıları bekliyor. Bunu hissetmemek mümkün değil.

Geçen yıl kulübün zor günlerinde arkadan vuranlardan, kuyuyu kazanlardan, kanlı derbi isteyenlerden sahada hesap sormalı diyor herkes! Umarım taraftardaki bu vakur, bu anlamlı, bu dirayetli, bu mücadeleci duruş hep daim olur!

Fikstür çekilince haliyle başladı tartışmalar. Yayıncı kuruluşun yine parayı götürdüğü gerçeğini bir kenara koyarsak, taraftarlar yine tatmin olmadı fikstürden.

Son haftadaki derbinin kardeş kardeş oynanacağı görüşü ile son iki haftaya derbi koyulması tartışılan iki önemli konu. Bu tartışmalar taaa sezon sonunda kupanın kaldırılacağı ana kadar devam edecek.


Ermanlar, Ahmetler, Serhatlar, Ziyalar yine boş konuşacak, millet de hipnotize olmuş gibi izlemeye devam edecek. Onlar da bu arada ceplerini doldurmayı da unutmayacaklar.

Sonuç olarak geçen yıl konu başka olduğu için takımın arkasında durdu herkes ve durmaya da devam edecek. Şimdi konu değişiyor! Futbol konuşmayı özlemişiz haliyle. Vira bismillah der ve yeni sezona başlarız…

19.07… Dünya Fenerbahçeliler Günü kutlu olsun…

2012 / 2013 Sezonu fikstürü..

1. Hafta: Elazığspor – Fenerbahçe
2. Hafta: Fenerbahçe - Gaziantepspor (SEYİRCİSİZ)
3. Hafta: Sivasspor – Fenerbahçe
4. Hafta: Fenerbahçe - Mersin İdmanyurdu  (SEYİRCİSİZ)
5. Hafta: Fenerbahçe - Trabzonspor (SEYİRCİSİZ)
6. Hafta: Kasımpaşa – Fenerbahçe
7. Hafta: Fenerbahçe - Beşiktaş (SEYİRCİSİZ)
8. Hafta: Bursaspor – Fenerbahçe
9. Hafta: Fenerbahçe - M. P. Antalyaspor (SEYİRCİSİZ)
10. Hafta: Akhisar Belediyespor – Fenerbahçe
11. Hafta: Fenerbahçe – Orduspor
12. Hafta: Eskişehirspor – Fenerbahçe
13. Hafta: Fenerbahçe – Gençlerbirliği
14. Hafta: Kayserispor – Fenerbahçe
15. Hafta: Fenerbahçe -  İBB
16. Hafta: Galatasaray – Fenerbahçe
17. Hafta: Fenerbahçe - Kardemir Karabükspor



https://twitter.com/Emre_Albyrk


11 Temmuz 2012 Çarşamba

Şapkalılar Wembley'de...


İngiliz taraftarlar, 28 Nisan 1923 yılında Wembley Stadyumu'nda oynanan Bolton Wanderers - West Ham United maçına akın ediyor...




Best & Lotus


Futbol tarihinin en yetenekli isimleri arasında gösterilen George Best ve o dönemin gösterişli spor arabası Lotus Europa! Yıl 1967...

6 Temmuz 2012 Cuma

Aşk işte...




Neler geçiyor insanın başından?


Seviyorsun, hatta tapıyorsun!


Gün geliyor kızıyor, kimi zaman kırılıyorsun,


Küsüyorsun, görmek istemiyorsun...


Ama an geliyor,


Basıyorsun bağrına her seferinde yaptığın gibi...


Acısını paylaşıyor, sevincine ortak oluyorsun...


Soruyorlar bazen, neden, nasıl diye...


Şu iki renge, armaya verdiğin değeri anlatmaya çalışıyorsun,


Yok, anlamıyorlar...


Annen, baban, ailen...


Kolun, bacağın, gözün...


Oluyor işte senden bir şey...


Oluveriyor desteğin, 


Oluveriyor hayatın...

https://twitter.com/#!/Emre_Albyrk

11 Haziran 2012 Pazartesi

7'de 7


Formula 1 severler hiç alışık olmadıkları bir sezonla karşı karşıya. Normalde bu tür başlıklar bir pilotun alıp forse ettiği sezon başlangıçlarında sıklıkla tekrar edilirdi. 7 yarışın sonunda 7 farklı pilotun galip geldiği 6 defa klasman liderliğinin el değiştirdiği 2012 sezonu tarihin en farklı başlangıcıyla karşımızda.

2010 sezonunda hızla aşınan lastikler, geçtiğimiz sezon da yağmur ve duran seansla birlikte 4 saat süren yarışın ardından bu sene için de beklentiler çok yüksekti. Son 15 turu çıkarttığımızda taktik savaşı halinde geçen olağan dışı bir Kanada yarışı izledik. Son 15 turda ise gerçekten nefesler tutuldu. Tek pit-stop yapmanın pek de mantıklı görünmediği Kanada'da tek pit-stop yapan Fernando Alonso yarışın büyük bölümünü podyumda götürmesine rağmen son turlarda hızla pozisyon kaybederek 5.'liğe kadar geriledi. Son turlara doğru rakiplerinden 1-4 saniye daha kötü dönen Alonso 1-2 tur daha olsa 8 ya da 9. bitirebilirdi yarışı. Hamilton'un pitden sonra uçarak Alonso ve Vettel'e yaklaşması son turlara doğru bu iki pilotta büyük baskı oluşturdu. İki pilotu da DRS alanında (-ki Hamilton'un geçmek için bu alana ihtiyacı olmadığını da gördük) tur bindiriyormuşcasına geçişinin ardından kritik bir karar veren RBR Pit Duvarı Vettel'i pite alıp süper Yumuşakları taktı. Pite girmeden önce Alonsonun 2.7 saniye arkasında olan Vettel pitten sonra hızlanarak pitte kaybettiği 23 saniyeye rağmen son 12-13 turda yeni lastik avantajıyla yarışı Alonso'nun 6 saniye önünde bitirdi. Orada Alonso gibi devam etse çok daha hızlı lastik aşındıran RB8 büyük ihtimalle puan barajının dışına kadar gerileyecekti.




Yarışı artık klasikleşen McLaren Pit Ekibi'nin hatalarına rağmen Hamilton harika bir sürüşle kazandı. Takım arkadaşı Button bütün hafta sonu kilitlenen lastikleri ve kötü geçen hafta sonunun ardından yarışı 1 tur geride ve 16. sırada bitirdi. Button hızla kan kaybediyor ve şampiyona içerisinde kalmak istiyorsa hemen toparlanmak zorunda. Hem araçtaki dayanıklılık sorunları hem de sezonun yarısına doğru gidiyor oluşumuz artık şampiyonanın şekillenmesi anlamına geliyor.

Pilot pazarının en gözde isimlerinden biri olan Sergio Perez, yine mükemmel bir hafta sonunu geride bıraktı. Yumuşak sürüş stili ve gridde lastiklere en iyi davranan Sauber'iyle Tek Pit-Stop'la  son turlarda podyumun son basamağını aldı. Sezonun en az tur atan pilotu Grosjean de Tek Pit-Stop'la liderin 2.5 saniye arkasında podyumun ikinci basamağına çıktı ve üzerindeki baskıyı büyük ölçüde attı. Bu podyum klasmanda Grosjean'i Button'ın üzerine taşıdı.

Hem antrenmanlarda hem de sıralamada iki pilotunun da Şampiyonlar Duvarı'nın gazabına uğradığı hafta sonunda Williams yokları oynadı. Bunların üstüne bir de vites kutusu değiştirilince williams için her şey kabusa dönüştü...

Ve sezonun en şanssız adamı. Herkes anladı sanırım kimden bahsettiğimi. İyi başlayan hafta sonlarında bile bu sezon girdde kimsenin başına gelmeyen ne kadar terslik varsa Schumacher'in başına geldi. Kanada'da bu sefer DRS'si açık kaldı ve FIA Pite çağırdı. 4-5 mekanikerin yoğun kapatma çabasına rağmen DRS kapanmadı. DRS'nin açılmama sorununu DRS kullanılmaya başlandığından beri çok gördük ama kapanmama sorununu ilk defa görüyoruz. Bu Schumacher'e denk geldi. Buna rağmen Schumacher yine yarıştan sonra son derece olgun bir tavırla takıma teşekkür etti ve bu sezon yaşadığı sıkıntılarda hiçbir suçlarının olduğuna inanmadığını, portatif araçlarda bu tür sıkıntıların olabileceğinden bahsetti. Bunun son olmasını Formula 1 severler olarak istiyoruz ve Schumacher'i artık yarışırken görmek istiyoruz.

Beklentilerin aksine sakin bir Kanada yarışı olsa da son turlar çok keyifliydi, uyumak üzere olanları uyandırdı. Şimdi 2 hafta sonraki Avrupa GP'sini bekliyoruz. Her zaman sıkıcı olan Valencia sokakları bakalım bu sene bizlere bir eğlence sunabilecek mi?


http://twitter.com/#!/cesaree_

31 Mayıs 2012 Perşembe

Monaco GP'nin ardından!



Takvimin belki de en pirestijli yarışlarından biri olan Monaco GP'si geride kaldı. Antrenmanlarda birçok bilinmeyen olmasına rağmen beklenenin aksine monoton bir yarış oldu. Buna rağmen enfes bir sezon yaşıyoruz. Tarihin en iyi sezon başlangıçlarından biri. 6 yarışta 5 farklı takım ve 6 farklı sürücü damalı bayrağı önde gördü.


Yarış hafta sonundan hemen önce Catalunya GP galibi Maldonado'nun burada bir kez daha kazanacağı abartılarak konuşuldu. Yine aynı şekilde Lotus'ların buraya uygun olduğu ve galibiyet için en büyük aday oldukları da... Antrenmanlarda Kimi sorun yaşayınca yeteri kadar tur atamadı ve optimum ayarları yakalayamadı. FP3'de Maldonado Perez'i katledince 10 sıra ceza aldı ve hafta sonundan beklentilerini minumuma indirdi. Sıralamalardaki en büyük sürprizlerden biri Button'un Q3'e kalamadan elenmeseydi. Q1'de de Perez'in kazasının ardından yeni takımlar ve Perez'in Q1'de elenerek veda edeceği düşünülürken Heikki Süper Yumuşaklarla Q2'ye kalacak dereceyi elde etti ve Kimi'yi dışarıda bıraktı. Kimi de Süper Yumuşaklarla hızlı bir tur atarak sağlam bir yere geçti fakat Heikki son turda trafiğe takılarak Toro Rosso'lardan birini dışarda bırakma şansını kaybetti. 

Sezonun en iyi sıralama turlarıydı. Q3'ün son 5 dakikası heyecan doluydu. Mercedeslerin bu kadar iyi olacağını kimse beklemiyordu. Formula 1'e döndükten sonra bütün fanları tarafından beklenen o başarının ilk pırıltısı görünmüş ve yaşayan efsane Schumacher Monaco'daki en hızlı turun sahibi olmuştu. Catalunya GP'sinde Senna ile yaşadığı kaza dolayısıyla verilen 5 sıra grid cezası sebebiyle yarışa 6. sırada Alonso'nun arkasında başlamak zorunda kaldı ve 2. olan Webber Pole Pozisyonuna geçti.


Geçtiğimiz 6 yarışın 4'ünde dayanıklılık ve kazalar sebebiyle damalı bayrağı göremeyen Schumacher için şanssızlık Monaco'da da devam etti. 6. sırada başladığı yarışta aynı çizgide bulunduğu Alonso ile beraber iyi bir çıkış yapan Schumacher Alonso'nun Grosjean'i sıkıştırması ve onun da kendisini sıkıştırıp temas etmesi sebebiyle iyice gerilere düştü. Pit stopların arından da yakıt pompasındaki sorun sebebiyle yarışı bırakmak zorunda kaldı. Schumacher'in şanssızlığı aynen devam ediyor. Yine startta hafta sonu favori gösterilen Grosjean de yaptığı kaza sebebiyle yarış dışı kaldı. Son çizgiden başlayan Maldonado da De La Rosa'ya çarparak ikisinin yarışlarını da bitirdi. 

Webber'in önü açık olduğunda neler yapabileceğini 2010 sezonundan zaten biliyoruz. Yine öyle oldu ve startta başladığı liderliği damalı bayrak ile bitti. Son şampiyon Vettel de yaklaşık 40 tur gittiği orta sertlikteki lastikleriyle harika bir yarış çıkartarak podyumu sadece yarım saniye farkla kaçırdı. Sezon başında beri çok eleştirilen Massa da bir Ferrari koltuğunda oturduğunu hatırlamış olacak ki sezon başından beri sergilediği en iyi performansı sergiledi ve Lotus'un yara aldığı hafta sonunda Ferrari'ye puanlar getirerek takımlar sıralamasında Ferrari'yi Lotus'un önüne taşıdı. Force India iki pilotla puan aldı ve orta gruba yaklaştı. Son puan da bu sezon istikrarlı şekilde devam eden Senna'ya gitti. 

Sezonun hayal kırıklığı şu ana kadar bence Mclaren. Araba hızlı fakat lastiklerle ilgili ciddi problem yaşıyorlar. Bir diğer sorunları da dayanıklılık. Gridde şu ana kadar en fazla motor kullanan takım durumundalar. Monaco'da da Hamilton pit stop yaparken yarım saniyelik(yine) yaşanan bir gecikme belki de Hamilton'a podyuma mal oldu. Kötü geçen sıralamaların ardından Button yarışta bir türlü Caterham'ı geçemeyince siniri bozuldu ve yarışın sonuna doğru da kaza yaparak yarış dışı kaldı. Hem Button hem de McLaren bu hafta şampiyonada yara aldı.

Ahmet Yılmaztekin / https://twitter.com/#!/cesaree_

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Devler ilk kez İstanbul’da!



Düşünsenize; ….. Lojistik dorsesiyle ya da yanınızdan geçerken havalı kornasını öttüren şehirlerarası yollarda gördüğünüz dev araçların yarıştığını.

Formula 1’i kaybettikten sonra İstanbulPark’ta ilk defa koşulacak yarış olan Kamyon yarışı Avrupa’da Formula 1’den sonra pistlere en çok seyirci çeken organizasyon. Bu organizasyonun bu seneki ilk yarışı da İstanbulPark’ta bu hafta sonu koşulacak.

Kamyon yarışları, ülkemizde 'Tır çekicisi' olarak adlandırılan araçlarla yapılıyor. Araçların özelliklerinden bahsedecek olursak Kamyonlar 5.5 ton ağırlığa, 13 litre ve yaklaşık 1150 beygir gücünde ve 5500 Nm tork üreten dizel motora sahip. Yarış sırasındaki azami süratleri 160 km/s ile sınırlandırılmış durumda. Bu hız sınırlaması olmasa, yarış kamyonları 200 km/s'e ulaşabilecek güçteler. Motor devri 2.500 d/dk civarında olan kamyonlarda, 16 ileri manuel vites kutusu kullanılıyor. Kamyonların genişliği 2550, yüksekliği ise en fazla 2500 mm’den olabiliyor.


 Kamyon Yarışlarında yarış hafta sonlarında Cumartesi ve Pazar günleri 2’şer yarış olmak üzere birbirinden bağımsız 4 yarış koşuluyor.  5.337m pist uzunluğuna sahip İstanbulPark’ta her yarış 9 tur sürecek.

Kamyon Yarışı Takımları:
BUGGYRA RACING
MKR TECHNOLOGY
MKR TEAM 14 JUNIORS
TRUCK SPORT BERNAU
TEAM HAHN OXXO MIKA
TRUCK RACE TEAM ALLGÄUER

Kamyon yarışı haricinde Yarış hafta sonunda, ayrıca 2012 Türkiye Pist Şampiyonası'nın da ikinci ayağı da koşulacak.  Bizler İstanbulPark’ta yarışın keyfini çıkarırken kulaklarımız da bir yandan Formula 1 İspanya GP’sinde olacak.


Ahmet Yılmaztekin / https://twitter.com/#!/cesaree_

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Liverpool dövmeleri

Futbolun diğer bağımlılıklardan çok çok farklı olduğunu söylemeye gerek yok. Futbolsuz yapamayan, tuttuğu takımı düşünmeden bir gün geçiremeyen insanlarız nihayetinde... 

Avrupa'da saygı duyduğum en büyük kulüplerden biridir Liverpool... Gerek tarihi gerek başarıları gerek başından geçen talihsizlikler... Ve bir de taraftarı... Söylenecek fazla bir şey yok. Onlar için bir yaşam tarzıdır Kırmızılar (The Reds)...

Yine bir 'surf' anında rastladım bunlara... En güzel Liverpool dövmeleri...

Emre Albayrak / https://twitter.com/#!/Emre_Albyrk

























21 Nisan 2012 Cumartesi

Liverpool (1947)



1947 yılında Edwood Park'ta oynanan FA Cup yarı final maçında Liverpool, Burnley takımı ile 0-0 berabere kalmış, Maine Road Stadı'nda oynanan rövanşta ise 1-0 mağlup olunca kupaya veda etmiş.

Bu fotoğraf ise, maçtan önce Liverpoollu oyuncuların kaldığı otelde çekilmiş. Futbolular ve teknik ekip maç öncesi son havadisleri gazetelerden takip ederken...

Ayaktakiler: (soldan sağa) Albert Shelley (antranör), Willie Fagan, Jack Balmer, Cyril Done, Stan Palk.
Oturanlar: Jim Harley, Albert Stubbins Barney Ramsden, Billy Liddell, Bill Jones, Bob Paisley, Phil Taylor, Ray Lambert, Laurie Hughes.

Emre Albayrak / https://twitter.com/#!/Emre_Albyrk

19 Nisan 2012 Perşembe

Fabio Capello (1978)


Fabio Capello, AC Milan formasıyla... (1978)


Emre Albayrak / https://twitter.com/#!/Emre_Albyrk

18 Nisan 2012 Çarşamba

Senkronize destek!



Bu yıl Londra'da düzenlecek olan olimpiyatlara hazırlanan İspanya Bayanlar Senkronize Yüzme Takımı, Şampiyonlar Ligi yarı finalinde oynanacak olan Chelsea - Barcelona maçı öncesinde muhteşem bir koregrafi sunarak, takımlarına destek oldu.


İşte o koreografiden fotoğraflar;


*Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayın...





































Emre Albayrak / https://twitter.com/#!/Emre_Albyrk

Bayern Münih 2-1 Real Madrid



Şampiyonlar Ligi yarı final eşleşmelerinden biri olan Bayern Münih - Real Madrid maçının ilk ayağı Allianz Arena'da oynandı. Maçın ilk dakikasından son dakikasına kadar muhteşem bir tempoda oynanan karşılaşmayı Bayern Münih 2-1 kazandı.

Türkiye'de bir takım bu kadar koşsa, bu kadar mücadele etse, karşısındaki takımı adeta dağıtır, futbol şubesinin kapısına kilit vurdurur... Müthiş bir kondisyon, müthiş bir konsantrasyon.. Attığı golle Bernabeu'da oynanacak olan maçta avantajlı olan Real Madrid belki ama bugünkü mücadelesiyle Bayern Münih ayakta alkışlanır.

Almanlar'ın ilk golü Ribery'den, ikinci golü ise Gomez'in ayağından geldi. Belki de maçın en kötüsüydü Gomez. Girdiği fırsatları bir bir harcadı, üstüne üstlük son 30 dakikada yorgunluğu iyice göz çarpar oldu. Ama ne olursa olsun Gomez gibi bir oyuncu sakatlık gibi bir durum olmadıkça asla oyundan çıkarılmamalı. Nitekim çıkmadı ve aradığı golü attı Gomez!


Real Madrid ise tam bir deplasman takımı görünümündeydi. Önce kabul etti, sonra saldırdı... İlginç bir pozisyonun ardından Mesut ile golü buldu. Sonuç olarak istediği tam da bu olmasa da İspanya'ya avantajlı döndü.. Son dakikalardaki Marcelo'nun pozisyonu ise aslında şaşırtmadı. Real Madrid'in güçlü yapısının yanında, yenilgiyi hazmedemeyen yaramaz bir çocuk var! Böyle temposu yüksek maçlarda ortalığı bir anda karıştırabiliyorlar. Pepe ve Marcelo da bunların başında geliyor zaten...

Sonuç olarak Şampiyonlar Ligi'nde geriye kalan süreçte çok güzel maçlar izleyeceğiz... Vakit koltuğa yayılıp, seyre dalma vaktidir...

Emre Albayrak / https://twitter.com/#!/Emre_Albyrk

17 Nisan 2012 Salı

2012 model formalar!


Nike'ın tasarladığı ve EURO 2012'de sahada yerini alacak takımların yeni formaları basına tanıtıldı. Cristiano Ronaldo, Modric, Sneijder, M'Vila ve Lewandowski ise forma tanıtımında modellik yaptı.

Ayrıca A Milli Takımımız'ın formaları da yenilendi. Şimdiye kadarki en çevre dostu olarak adlandırılan formada, yakanın arka iç kısmında şans getirsin diye nazar boncuğu grafiği de yer alıyor.

Emre Albayrak / https://twitter.com/#!/Emre_Albyrk

İşte takımları formaları;

TÜRKİYE...



































FRANSA













HOLLANDA
















POLONYA


















PORTEKİZ