Kafamı yastığa koyunca içimde ilginç bir heyecan hissettim cumartesi gecesi. Lise yıllarımdan beri zaman zaman mitinglere katılmışlığım vardır ama, ilk defa çubukluyu giyip bir mitinge gidecek ve ilk defa tutuğum takım için miting meydanında haykıracaktım. İlginç geldi bir an! Olacakları düşündüm, yüzümde ufak bir tebessüm... Fakat fark ettim ki, amaç yine eskisiyle aynıydı; adalet istemek, eşitlik istemek, zalime, yaptıklarını binlerle beraber "bir bir" haykırmak...
25 Aralık Pazar... Karanlık günlere inat doğan güneş, 'Haydi giy formanı, koş Kadıköy'e' der gibiydi. Öyle de yaptım... Atkım boynumda, üstümde çubuklu, dilimde de "haklıyız, kazanacağız"
Beşiktaş-Kadıköy vapuru yine bir maç günü gibiydi, sarı-lacivert... Aklı başında, yüzleri aydınlık insanlar, üzerlerinde formalar, kaşkolar... Boynuna sarı-lacivert atkıyı sıkıca dolamış yaşlı bir dede, oğluyla muhabbet ediyor, belli ki Fenerbahçe'yi konuşuyorlar. Tüm bu güzel görüntü yetmezmiş gibi, karşıdan da bir çocuk geliyor, elinde çaylar, üzerinde palamut yeşili forması... Meğer 3. kuşakmış kendisi. Toplanmışlar, hep beraber mitinge gidiyorlar.
Böyle güzel görüntülerle başlayan birgün, muhteşem bir mitingle devam etti. Kadıköy'e adımımı atar atmaz keskin bir rüzgar karşıladı beni... Tabi bu rüzgar, benim gibi saçları seyrelmiş ve buna rağmen bere takmayı unutmuş bir adamı üşütmedi desem yalan olur. Neyse ki otobüs durağının arkasına saklandık da kurtulduk kafayı üşütmekten...
Miting başladı! Efsane kadro orada... Todor Veselinovic, taa memleketinden kalkıp gelmiş. Metris'te yatan insanların eşleri, çocukları, yakınları orada... Bir selam göndermek istemişler onlara! Aykut Kocaman orada. Geçtiğimiz yıl sarf ettiği emeği sonuna kadar savunuyor, nasıl yaptığını da "Özür dilerim, çok ani oldu" diyerek açıklıyor!!!! Taraftara ise söyleyecek bir şey yok! Her şey ortada...
Bu, Saracoğlu'nu hınca hınç doldurduğunuzda duyduğunuz gururdan farklıydı. Bu bir mitingdi. Adalet diye haykıran insanların hepsi de Fenerbahçeli... Anladım ki, herkese nasip olmuyormuş Fenerbahçelilik... Gurur duyuyor insan...
Şimdi bazılarına o meydana gitmek yanlış, saçma, fanatiklik gibi geliyor. 1 Mayıslar'a, tutuklu gazetecileri protestolara, imza kampanyalarına, Cumhuriyet Mitingleri'ne neden katıldıysam, dün de bu yüzden Kadıköy'deydim. Adalet herkes içindir. Bir kesim için uygulanamaz, uygulanmamalı...
Gazeteler, televizyonlar, "4 bin kişi toplanmış şikeyi protesto ediyorlar" diye başlık atmışlar... Öncelikle şunu bir düzeltelim... Oradaki insanlar şikeyi değil, sistemi, adaletsizliği, iki yüzlülüğü(nüzü) protesto ediyor. Bunu gördüğünüzü, fakat görmezden geldiğinizi ben de başkaları da biliyor, sıkıntı yok! Diğer yandan, 14 Nisan'da Ankara'ya Cumhuriyet mitingine gittiğimde de aynı şey yaşanmıştı. Hayatımda kendimi hiç o kadar büyük bir kalabalığın içinde görmemiştim. Ve bir daha göreceğimi de sanmıyorum. Malum, onu da birkaç bin kişi diyip, bindirilmiş kıtalar etiketiyle geçiştirmişlerdi. İşte aynı zihniyet burada da oluğu için, şaşırmıyorum. Ben huzurluyum...
İnsanlar, 58. maddenin değişmemesi, küme düşmenin kalkmaması için haykırıyor meydanda... Bir tek Ünal Aysal söylemiyor yani! Fenerbahçeli de aynı şeyi söylüyor. Hemde en başından beri! Tutuksuz yargılama istiyor binlerce insan. En ufağından en yaşlısı, masumiyet karinesine saygı duyulmasını istiyor. Mahkemede değil de, ekranlarda insanları yargılayanları bir bir protesto ediyor...
Tüm bunları bir takımın taraftarı olarak değil, objektif bir açıdan değerlendirin! O zaman birbirimizi daha rahat anlayabileceğimizi düşünüyorum.
Fenerbahçe, Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütüdür! Bunu birkez daha anladık... 25 Aralık 2011 Pazar günü, Türk spor tarihi için çok önemli bir gündü... Ben de oradaydım...
*Fotoğraflar alıntıdır.